Açık Kürsü 1: Bilal Eren İle Açıklık Kültürü

Açık Kürsü programımızın ilk bölümünde, Sertel Şıracı’nın ilk konuğu Açık Veri ve Teknoloji Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Bilal Eren oldu. Bu programda hem derneğimizi ve Açık Kürsü programını kısaca anlattık hem de açık kültürünün ne olduğunu, neden önemli olduğunu ve hayatımıza etkilerini tartışmaya açtık. İlk bölümümüzü Youtube’da izleyebilir veya podcast kanallarımızdan (Spotify, Apple Podcast, Google PodcastDeezerSoundCloud vb.) dinleyebilirsiniz. Ayrıca bu konuşmanın deşifre edilmiş halini de videomuzun altında yayınlıyoruz.

Yeni bölümlerde görüşmek üzere. Lütfen sosyal ağlarda AVTED’i takip etmeyi unutmayın ve geri bildirimlerinizi bizimle paylaşmaktan çekinmeyin.

Sertel Şıracı: Herkese merhaba, Açık Veri ve Teknoloji Derneği’nin Açık Kürsü programına hepiniz hoşgeldiniz. Bugün aslında biraz da ev sahipliği yapacağız. Biraz da programımızı tanıtmak için bu ilk programımızı buna ayırmış olduk ve tabii ki ilk konuğumuz da Yönetim Kurulu Başkanımız Sayın Bilal Eren bizlerle birlikte. Hoş geldiniz!

Bilal Eren: Merhaba, sevgili Serter, nasılsın?

S. Şıracı: İyidir, teşekkür ederim, sağ olunuz. Umarız bu seri güzel bir şekilde gidecek ve dertlerimizi paylaşmış olacağız. Tabii ilk konu olarak da aslında hani bizim derdimiz neydi ve işte bu programı neden bir araya getirdik? Öncelikle sizin ile bunların bir sohbetini yapalım diye düşünüyoruz. Neleri masaya yatıracağız bunları bir değerlendirelim, ondan sonra da hem derneğimiz neler yapacak, yani açık kürsü neleri konuşmaya değer, bunları değerlendirmeye çalışacağız. Aslında ben bir giriş yapayım. Bu programı biz esasen on beş günde bir yapmayı planlıyoruz. Pazartesi günleri yayınlanacak canlı yayın olmayacak, banttan yayınlar olacak ama her pazartesi saat 20’de on beş günde bir yayınımız başlamış olacak, sizlerle buluşturacağız. Maksimum 20 dakikalık bir akış düşünüyoruz. Bunun bir hem genel bir standart olduğuna inandığımız için. Programımız birçok mecrada yayında olacak esasen birçok podcast kanallarında bulunacak. Web sitemizde yayınlanacak, Apple Podcast’te bulunacak, Spotify’da, Youtube’da, Facebook’ta, Soundcloud’da ve Deezer’de yayınlarımız yapılıyor olacak. Esasen tabii burada sizin yorumlarınıza biz açığız, bütün dinleyicilerimizin. Bu noktada yorum ve görüşlerinizi sizlerden, çok kıymetli görüşlerinizi, bekliyoruz ve konuk ve konu önerilerinizi lütfen bizlere iletiniz. Ee, tabii olmazsa olmazımız bizde söyleyelim, eğer abonelik olursanız bize çok mutlu edersiniz, paylaşımlarda bulunursanız biz de sesini duyurmuş oluruz. Çünkü neden sesimizi duyurmuş oluruz diyoruz. Burada da ben Bilal Bey’e bırakacağım çünkü sözü. Bu noktada aslında bizim bir derdimiz var, bir dertle meydana geldi, bu dert neydi diye başlayalım.

B. Eren: İlk program tabii ilk kaydımız bu heyecanlıyız da bir anlamda. İsmini de açık kürsü dedik, her şeyin serbestçe konuşabileceği hani bizim felsefemize de uygun olsun istedik bu başlığın, umarım başarılı olabiliriz. Prensip olarak da bir sene boyunca devam edeceğiz. Yani ayda 2 program 12 ayda 24 program şuan taahhüt ediyoruz, bunun sözünü aslında sizlere dinleyicilerimize vermiş oluyoruz hem de bizi izleyenlere. Dediğin gibi tüm bütün mecralarda olmaya çalışacağız. Bu anlamda destek öneri, yorum, eleştiri bizim için çok kıymetli. Türkiye’de, ülkemizde Türkçe dijital külliyat anlamında çok eksiğimiz var. Açık veri, açık teknoloji, açık bilim, açık bilgi gibi konularda. Açık hükümet, açık devlet bunları konuşmak istiyoruz dikey olarak. Hem de bu külliyata biraz katkı yapmak istiyoruz. Tabii bu hep bir el birliği ile olacak bir şey, bu bunu beraber paylaşarak büyütebiliriz. Dolayısıyla Youtube’da veya podcast mecralarında, Facebook’ta, IG TV’de bu içerikleri üretmeyi düşünüyoruz. Derneğimizin aslında kuruluş amacı ve yaptığı, yapmak istediği ve yapacağı işlerin içinde de bu külliyata hem akademik anlamda hem iş hayatında hem uygulama sahasında destek vermek, katkı vermek, karınca kararınca. Şey çok önemli biz bunu açık veri gönüllülüğü dedik. Bu gönüllük kapsamında herkesin bu anlamda katkısı olacaktır, olmasını da istiyoruz. Bu işin moderasyonu hep sende olacak ve 20 dakika çerçevesinde belirlediğimiz dikey konuyu konuşmaya çalışacağız. Bir teşekkürü de aslında belki bu işin tüm organizasyonunda, teknik organizasyonda, ekranından sesine, mecralara yüklenmesine kadar derneğimizin kurumsal iletişim direktörümüz Fırat Demirel’e bağlamak lazım. Ona, şu an yayının arkasında kamera arkasında kendisi var, ona da teşekkür edebiliriz. Programın tüm içeriklerini, başlıklarını program öncesinde tanıtım görsellerimizi sosyal medyadan bu hafta kim olacak konuğumuz duyurmaya çalışacağız. Aynı zamanda programın içinde de altta kj’ler olarak programı takip edebiliriz. Canlı olmayacağı için canlı yorum vesaire almamayı düşünüyoruz bildiğim kadarıyla ama sonrasındaki öneriler, yorumlar bizim için çok önemlidir. Aslında bir anlatıcı, dinleyici sözleşmesi gibi bir şey yapmış olduk aramızda ve detayları aktarmış olduk.

S. Şıracı: Çok teşekkürler. Evet bunu sizden duymak da kıymeti tabii. Sonuçta derneğin esas ruhu ve yapılmak istenenler bunlar. Şimdi tabii ilk 5 dakikamızı bu şekilde değerlendirdikten sonra esas konumuza doğru yaklaşalım. Örneğin şimdi bu kayıt yaptığımız yıllarda böyle denir ya bulunsun madem külliyat yapacağız, koyacağız ilerde belki bakacağız. Gündemde bir Covid vakası var ve işte paylaşımlarda da en çok aslında burada açıklığa ne kadar ihtiyaç duyduğumuzu bir kez daha ortaya çıktı ve çok ilginç bir paradoksta başladı burada bu açıkla birlikte. Bir yandan bütün ülkeler ve tabii Türkiye dahil olmak üzere kamuoyuyla işte bu konudaki verileri paylaşmaya çalışırken bu veri paylaşımıyla ilgili yaşanan sıkıntılarda bir o kadar da aslında güven kaybına sebep olduğunu gördük. Bu noktada gerçekten bir yönetime ihtiyacımız olduğunu da yaşadık. Bu noktada size neler düşündürdü bu son dönemde yaşadıklarımız?

B. Eren: Evet, biz bugün aslında hani bu açık kürsü nedir onu anlatalım, ilk kaydımızı yapalım ve giriş yapmış olalım. Hem de bizim bütün derneğimizin isminde, programın jenerik isminde, ağzımıza pelesenk olan açık ve açıklık şeyini konuşalım. Yani bu jenerik isim ne ifade ediyor bizim için veya ne ifade etmesi lazım, ne ifade etmemesi lazım bunu konuşmak lazım. Ben şöyle bir aslında böyle provakatif de bir soru belki bilim adamları şöyle düşünüyorlar birçok yerde bizi dinleyenler izleyenler de gözüne çarpmıştır veya bu işte profesyonel olarak uğraşanlar, insanlık tarihine 60 ile 100.000 yıl arasında götüren bilim adamları var, ikisinin arasını 75 diyen var, 80 diyen var. Bu kadar uzun bir zaman dilimi içinde insanlık tarihini değiştiren veya bu konuda çok büyük kırılımlara sebep olan iki yüz elli, üç yüz seneye sığmış gibi gelişmeler dikkatli bakacak olursak. Sadece teknolojik gelişmelerden bahsetmiyorum, aynı zamanda buluşlar, patentler, devrimler, bu konudaki toplumsal olaylar da çok büyük olaylar son üç yüz seneye sıkışmış gibi görünüyor. Ben tabii bu konularda uzman değilim. Hani ben teknoloji alanında konuşmaya çalışıyorum, okumalarım, eğitimim bu yönde. İşte matbaadan telgrafa, elektrikten temel bilimlere kadar birçok buluş son hiç bu dikkatimizi çekti mesela. Ve hiç bu konuda düşündük mü ne oldu 60.000 olarak düşünsek 59 bin 700 yılda değilde veya çok az gelişme varken son üç yüzyılda 18.19. ve 20. yüzyılda buharlı tribünlerden motorlara, at sırtında arabalara, uçaklara binmeye başladık. Ne oldu? Bu soru çok kıymetli. Eğer bu soru üzerine biraz düşünebilirsek açıklık ne demek ve onun nüvesini oluşturan bilginin açık hale gelmesi, paylaşılır bir hale gelmesi, yazılı hale gelmesi, işte matbaa bunun için önemli bir teknolojidir. Mesela kitap bunların bir kişiden çıkıp o kitabın yazılıp bütün coğrafyalara az veya çok o gün ki imkanlara göre dağılması, birbirleriyle etkileşime girmesi, hiçbir şey bilmeyenin veya çok az bilgisi olanın başka bir bilgi ile karşılaşması, bu gelişmelerin önünü açmış bir şeydir. Arşivlerden çıkması, aynı zamanda bu bilgi denen kitaplara yazılan bilginin başkalarına ulaştırılması, belli kas sistemlerini de zora sokan, onları gelecekle ilgili tereddüde düşüren şeyler.

Ne demek istiyorum? Eskiden bilgi belli bir zümrenin tekelinde iken tırnak içinde hukuki konulara girip size ahkam kesmek istemem ama işte patent, telif gibi geçmişteki problemler veya geçmişteki konular veya geçmişte işte bilgi denen şeyin sadece belli bir zümre içinde olması. Örneğin kilisede olması gibi şeylerden dolayı bunun da dışarıya çıkarılmaktaki zorlukları ve bu konudaki motivasyon kırıcı şeylerden dolayı farklı şeyleri söylemenin, farklı şeyler okumanın farklı şeylere ulaşmanın zarar getireceği tırnak içinde düşünülmesi bu bilgi kavramın çoğalmasını engelleyen bir şey. Yani burada bir tarafta tabii matbaa, teknolojilerin ilerlemesi yazının paylaşılabilir olmalının, görünür olmanın daha hiç dijitale falan gelmedim. İki yüz sene öncesinden bahsediyorum veya üç yüz sene. Çok önemli fakat bu paylaşım ile beraber bilginin çoğaldığı bir döneme giriyoruz. Bilgi çoğaldığı zamanda biraz önce söylediğimiz o gelişmelerin olduğunu, benim okumam bu yönde dolayısıyla kapalılık kapalı kalmak, bilginin bir yerde hapsolması bir kişide, bir zümrede, bir şirkette, bir lobide tırnak içinde kalmasının dezavantajları her zaman mümkün. Bu kavga belki kadim bir kavga yani birileri bilgiye sahip olacak olmak isteyeceklerdir. Bugün de öyle değil mi? İşte bilgiye sahip olmak isteyenlerle işte Covid örneğinde devletler örneğin veya bu konuda politika, üreticiler veya bu işte musluğun başında duranlar tırnak içinde bir de talep edenler var. İnternet teknolojilerinin hikayesi de böyle değil mi aslında

Paylaşın