“Mümkün olduğu kadar açık, gerektiği kadar kapalı” mottosuyla açık bilim, açık erişim, açık devlet, açık veri, açık teknoloji gibi kavramları uzmanlarıyla konuşacağımız Sertel Şıracı ile [Açık Kürsü] program serimizin 23. bölümünde İstanbul Üniversitesi Şehir Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Murat Şeker’i ağırladık.
Bu bölümde
– Akıllı Şehir Kavramını Nasıl Tanımlayabiliriz?
– Açık Veri ve Akıllı Şehirler İlişkisi Nasıl Olmalı?
– Veri Dayalı Yerel Yönetim Anlayışı, Akıllı Şehirler İçin Birinci Adım mı?
– Yerel Yönetimler Verilerin, Açık Hale Getirilmesi Konusunda Neden Muhafazakar Davranıyor?
– Açık Veri Kaynaklarının Kısıtlı Olması, Neleri Engelliyor?
– Çeşitli Teknolojiler ile Verilerin Toplanması Bir Şehrin Akıllı Olması İçin Yeterli mi?
– Açık Veri İle İlgili, İPA ve Bünyesindeki İstanbul İstatistik Ofisi Çalışmaları Neler?
– Açık Verilerin Eksikliği Ne Tür Sorunlara Sebep Oluyor?
– Sadece Veri Toplamak Bir Şehrin Akıllı Olması İçin Yeterli midir?
– İstanbul Planlama Ajansı Açık Veri Alanında Neler Yapıyor?
Başlıklarını gündeme taşıyoruz.
Yeni bölümlerimizi kaçırmamak için Youtube abonemiz olabilir, podcast kanallarımızdan (Spotify, Apple Podcast, Google Podcast, Deezer, SoundCloud vb.) takip edebilirsiniz. Programımız yayınlandıktan sonra konuşmaların deşifresini aşağıda bulabilirsiniz.
—
Sertel Şıracı: Herkese merhaba, Açık Veri ve Teknoloji Derneği’nin Açık Kürsü programına hoş geldiniz! Bildiğiniz gibi programınızda elimizden geldikçe açık verinin dijital külliyatını oluşturmaya çalışıyoruz ve uzun zamandan beri de çeşitli dönemlerde hep birlikte bir araya gelip bu konu ile ilgili kıymetli konuklarımızı ağırlayıp konu başlıklarını işlemeye çalışıyoruz. Bugün de sizlerle birlikte Açık Veri ve Açık Şehirler ile ilgili konumuzu işlemeye çalışacağız. Bugünkü konuğumuz Sayın Prof. Dr. Murat Şeker. Kendisi İstanbul Üniversitesi Şehir Politikaları Uygulama Araştırma Merkezi Müdürü, hocam hoş geldiniz!
Murat Şeker: Hoş bulduk, merhabalar.
S. Şıracı: Merhabalar hocam, tabii konu açık veri ve akıllı şehirler olunca ilk akla gelenlerden birisi sizsiniz hiç kuşkusuz. Eksik olmayın kabul ettiniz hocam davetimizi. Ben ilk sorumuzla başlamak istiyorum. Konunun önce bir tanımını yapalım her zaman olduğu gibi. Akıllı şehir kavramını nasıl tanımlayabiliriz hocam?
M. Şeker: Şöyle Akıllı şehrin birçok tanımı var. Bakanlığın da kapsamlı bir tanımı var ama ben aslında çok daha özet bir tanımda bulunmak istiyorum. Akıllı şehir aslında yaşam kalitesi yüksek olan şehir demektir bence. Çünkü Akıllı Şehrin nihai amacı kentte yaşayanların yaşam kalitesini artırmaktır. Akıllı şehir şehre gelen yabancının kendisini yabancı hissetmediği şehirdir. Yani adaptasyonun çok hızlı olduğu şehirdir. Yine Akıllı şehir yeşil şehirdir, Akıllı şehir adil şehirdir. Yani kentteki tüm kaynakların özellikle kamusal kaynakların etkin ve adil bir şekilde dağıtıldığı şehirdir. Verilerle yönetilen şehirdir. Aynı zamanda Akıllı Şehir aslında yönetişimin en yüksek seviyede olduğu yönetime tüm kesimlerin, tüm paydaşların katıldığı şehirdir. Ben biraz bu şekilde özetlemeye çalışıyorum Akıllı şehri. Biraz daha teknolojiden uzak aslında. Aslında temelinde tabii ki teknoloji var, teknolojisiz olmayacak ve verisiz olmayacak ama Akıllı şehrin nihai hedeflerinden bahsederek tanımlamak istedim.
Ş. Şıracı: İnsani bir tanımlamanız var sonuçta. Gerçekten de bir şehre, bir ülkeye ilk adımı attığınız andan itibaren ki bahsettiğiniz o teknoloji alışverişi de ileri giden aslında şehirleri gözünüzün önüne getirdiğinizde gerçekten bu tam da dediğiniz tanım. Havalimanın da şehrin merkezine kadar birçok rahatlığı hissedebiliyorsunuz arka planda. Çok teşekkür hocam bu farklı insani, sosyolojik tanım için. Peki konumuz açık veri, haliyle açık veri ile akıllı şehirleri nasıl bir araya getirebiliriz hocam?
M. Şeker: Şimdi akıllı şehrin temelinde veri var. Tabii bu zaten bilinen ve kabul edilen bir gerçek. Veri olmadan akıllı şehre adım atamıyoruz. Veri önemli ama bir o kadar daha önemli olan şey de açık veri. Açık verinin önemi nedir burada? Şimdi açık veriyi, ben normalde aslında maliyeciyim. Bizim maliye alanında iktisat, maliye alanında kamusal mal denilen bir kavram vardır. Açık veri aslında şimdi onunla ilgili bir makale yazıyorum, bir kamusal maldır. Çünkü kamusal malın özelliği şudur; Tüketimde rekabet yoktur, yani açık veri birisi tükettiği zaman diğerinin tüketimini azaltmaz. Yani herkes tüketir, herkes faydalanır ama o azalmaz, sonsuz bir tüketim vardır orada. Yine açık veri fiyatlandırılamaz, ücretlendirilmez.
Açık verinin akıllı şehirlerle olan ilişkisi en önemli hususu bizim de literatürde bahsettiğimiz dörtlü sarmal meselesi. Yani bir şehri yönetirken kamunun özel sektörün, üniversite ve STK’nın birlikte hareket etmesi. Ama bunlara dördüncü katman olarak dördüncü sarma olarak vatandaşın katılması meselesi. Siz verileri açarsanız, siz verileri açık hale getirirseniz belki de 10 yıldır çözemediğiniz bir sorunu bir lise öğrencisi çözecektir. Belki bir üniversite öğrencisi ya da genç bir mühendis ulaşım optimizasyonu ile ilgili çok farklı bir önermede bulunacaktır. Bunu yapabilmesi için hammadde ihtiyacı var. İşte açık veri de o hammadde. Zaten akıllı şehrin de temeli veri ama akıllı şehri olan akıllı şehir anlamında öne çıkan şehirlere baktığımızda da açık veri anlamında oldukça ileri düzeyde olduklarını görüyoruz. Dolayısıyla açık veri akıllı şehir doğrudan doğruya ilişkili bir kavram.
S. Şıracı: Ama az önce tabii kamusal mal kavramı hoşumuza gitti. Çünkü biz sürekli o şeyi arıyoruz. Yani hukukçulardan da duymaya çalıştığımız bir konu var hocam bu da açık veri kamu malı mı değil mi? Yani İdare hukukçularına, Anayasa hukukçularına falan da ara sıra sormak istediğimiz ve bu konu ilgili bilgi biriktirmek istediğimiz bir husustu. O yüzden sizinle ………………….. ama tabii bir yandan ellerinde örneğin çok büyük lokasyon verileri var. Bu lokasyon verileri ikinci posta çıkartma noktası burada başlıyor. Açıkçası o yüzden de belki motivasyonu sağlamak için ya satabilirsiniz aslında demek de güzel olur gibi geliyor hocam.
M.Şeker: Evet, evet doğru haklısınız.
S. Şıracı: Evet, şimdi tabii burada şehirden devam edelim hocam yine konumuza. Bir akıllı şehir, akıllı şehir olabilmesi için ne olması gerekir ve bunu sağlayan şeyler nereden başlıyor hocam?
M. Şeker: Veriye dayalı yerel yönetim anlayışı akıllı şehirler için önemli adımlardan biri ama bence birinci adım değil. Birinci adım aslında o verinin etkin bir şekilde kullanılabileceği ve verilerin entegre edilebileceği o teknolojik altyapının hazırlanması. Şimdi bunun çok deneyimini yaşıyoruz. Birçok belediyede, birçok kurumla çalışıyoruz. Özellikle mesela İstanbul’da Büyükşehir Belediyesi ile çalışıyoruz. Burada baktığımızda gerek IBB gerek direk diğer ilçe belediyeleri olsun çok ciddi anlamda bir veri tabanlarının olduğunu görüyoruz. Fakat bu veri tabanları birbirleriyle konuşmuyor. Konuşmadığı zaman siz o kararı alırken yani o veriye dayalı yönetimi hayata geçirirken birtakım verileri birbiriyle konuşturmanız lazım. Yani İETT’nin verisini metronun verisiyle konuşturup aynı zamanda sosyal verilerle de konuşturmanız lazım ki etkin sonuçlar alabilirsiniz.
Orada uygulayacağınız herhangi bir kampanya veyahut bir indirim ya da yeni bir optimizasyonu birden fazla kritere bakarak karar vermeniz gerekiyor. Çünkü aslında bir şehri yönetirken çok kriterli karar verme yöntemlerini kullanıyoruz. Yani o kadar çok konu var ki. Hani siz şunu diyebilir misiniz? Yeşil alan depreme dayanıklı olmaktan daha önemlidir diye diyemezsiniz ama hani depremde çok önemli, depreme karşı hazırlık da çok önemli. Yeşil alan korumak da çok önemli. Ulaşımı arkada bırakabilir misiniz? Bırakamazsınız, ulaşım hizmetleri de çok önemli. Çocuklara kreş açılması lazım. Birçok karar verilmesi gereken husus var. Bu kararları verirken veriye dayalı karar vereceksiniz. Önce sizin o verinize hakim olmanız, sahip olmanız, hangi verilere sahipsiniz ve bunlar ne kadar, ne kadar güncel ve günün sonunda bunlar birbirleri arasında konuşabiliyor mu teknolojik anlamda? İşte burada sadece birincil, ikincil veriler IoT dediğimiz dünyadan gelen veriler de tabii ki var. Bütün bu anlık verileri de işleyebilecek mekanizmalar var mı? Dolayısıyla başta bu teknolojik altyapı olmadan veriye dayalı yönetim anlayışına geçemiyoruz.
Aslında teknolojik altyapıdan daha önceki mesele de şu, yine sosyolojik bir kavrama doğru gideceğiz. Yine yönetişim meselesi, yine yerel yönetimleri olsun veya şehirleri yönetenlerin veriye dayalı yönetim anlayışını benimsemesi, buna liderlik etmesi. Eğer yöneticiler buna liderlik ederlerse bürokrasi de bunu taşıyor, kabulleniyor ve ilerletmeye çalışıyor. Ama yöneticiler de bu liderlik olmazsa, o anlayış olmasa şehri veriye dayalı olarak yönetim anlayışı olmazsa, o zaten hiçbir şeyin başarıya kavuşmasını engeller. Bütün bu süreçleri baltalayan bir sürece dönüşmüş oluyor.
S. Şıracı: Tam da işte bu noktadan hareketle bir yandan da kurumsal şöyle bir sorunumuz da var tabii. Muhafazakarlık da var. Yani veri paylaşmakta çekinceler söz konusu. Bunun birçok sebebi olabilir. Zaten siz birebir yaşıyorsunuz, bunun muhatabısınız. Burada bu açık veriyi paylaşmakla ilgili muhafazakarlık nereden geliyor hocam?
M. Şeker: Şimdi bizim deneyimlerimizde tahminleri söyleyeyim. Tabii burada bunlar önerme. Hani bunlar kanıtlanmış şeyler değil belki çünkü bazıları, bazı kurumlar arasında bir gerçek zikretmeyeceğim ama bizde bir defa şu var, veri tutma açısından çok iyi bir noktadayız. Yani ben çok nokta bazlı, mahalle bazlı hem Türkiye, hem İstanbul hem yurtdışı birçok araştırmada bulundum. Kendim doğrudan doğruya yönettiğim birçok proje var bu anlamda ve şunu gördüm ki veri var, veri de sıkıntı yok. Yani kayıtlı bir ülkeyiz, geleneğimizde bu var. Yani bu anlamda hiçbir sorun yok. Fakat bizim bürokrasimizin verisine güvenme sorunu var. Birinci sorun bu. Veriyi açık ederse verisine tam güvenmediği için doğru olup olmadığı, güncel olup olmadığı, teknik bir hata yapılıp yapılmadığı. Biz bunlarla çok karşılaştık çünkü. Buradan dolayı bir çekince var.
İkincisi maalesef verinin kötü ellerde olmasından dolayı yaşanmış birtakım olumsuz doneler de var. Yani bunu da biz çok mesela işte Bakanlık ile İç işleri Bakanlığı ile yaptığımız çoğu görüşmede hep oraya takılıyoruz. Yani bu veri paylaşırız ama bu başka birinin eline geçerse bunu başka amaçla kullanabilir ki örnekleri de var veya kamudan alınan verinin ticarileştirilmesi gibi durumlarda söz konusu olmuş geçmişte. Bütün bu olumsuz deneyimler bir noktada verinin paylaşımının açısından engeller oluşturmaya başlamış.
Bir başka konu bu veri açıklanırsa açık bir veriye dönüşürse acaba buradan bir zarar görür müyüz endişesi var bürokraside ve kurumlarımızda maalesef. Oysaki yani açık veri tabii bu şeffaflıkla ilgili bir mesele. Siz ne kadar şeffaf olup olmayacağını da yönetici olarak karar vereceksiniz. Bir insan ya da bir kurum ne kadar şeffaf olup olmayacağına karar verirken kendine güvenle ilgili bir konudur bu. Eğer güveniyorsanız zaten verilerinizi açarsanız. Tabii ki burada yani kişisel verilerden falan bahsetmiyoruz. Anonimleştirilmiş veya toplulaştırılmış verilerden bahsediyoruz. Ama düşünün yani şu anda çok temel veriler örneğin Istanbul’da ilçe düzeyinde mahalle düzeyinde kaç kişi sosyal yardım oluyor? İnanın ben şunu söyleyeyim, devlette kaç kişinin sosyal yardım aldığına ilişkin tam bir kayıt olduğunu da düşünmüyorum. Çünkü çok fazla farklı yerlerden bu yardımlar iletiliyor, farklı veri tabanlarını ve bunlar birbiriyle konuşmuyor. Şimdi böyle bir ortamda verisini herkes saklamaya devam ediyor. Bu tabii ki gelişimi engelliyor, bu işte akıllı şehir olmanın önünde bir engel olmuş oluyor. Aynı zamanda şeffaflık saydamlık açısından da sorunlar teşkil ediyor. Belki öyle bir sorun yok ama açıklamadığı zaman böyle bir algı da oluşmuş oluyor.
S. Şıracı: Gerçekten de özellikle mevzuatla ilgili çekinceler de az bilmekten belki de kaynaklı da olabilir diye düşünüyorum. Bizde ortalama hocalarımızla yaptığımız sohbetler ve fiziki bütün işbirliklerimizde bir eğitimin aslında gerekli olduğu gibi noktaya gittiğimiz oldu. Çünkü yani ister istemez bir kamunun, bir memurun temel bir konusu bunu korumak istiyor. Kimin verisini kime veriyorsunuz noktasına gidiyor. Bunula ilgili özel mevzuatlarımızda var zamanla umarız bunlar tanıtılır ve bu korkular kalkar ve paylaşılır. Burada tersten şu da var siz bir kısmına bahsettiniz hani nelere sebebiyet veri yayılmaz ise ama yine ve bu açık veri kaynaklarının kısıtlı olması neyin engellenmesine sebebiyet veriyor?
M. Şeker: Nelere sebebiyet veriyor? Bir defa kentin sorunlarının çözümü veya ülkenin sorunlarının çözümünde kocaman bir alanı es geçiyorsunuz açık veri paylaşmayarak. Bu büyük bir engel. Farkında olunmuyor ama gerçekten de çok ciddi bir engel. Çünkü biz bilemeyiz kimin nasıl bir çözüm üreteceğini. Bu veriyi açmamız lazım ve bunu yaygınlaştırmamız lazım. Ve son dönemde tabii bu anlamda hem Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi’nin çok ciddi çalışmaları var hem büyükşehir belediyeleri başta olmak üzere belediyeler bu anlamda girişimlere başladı ve bunların dönüşlerinde alıyorlar. Çeşitli yarışmalar yapılıyor biliyorsunuz gerek İstanbul’da gerek diğer büyükşehirlerimizde verinin konu edindiği ve bir senaryo çerçevesinde kentin sorunlarına çözüm de katkının sağlandığı, vatandaşın veya işte bilim insanlarının ya da öğrencilerin bu anlamda çeşitli fikirlerini hayata geçirdiği ortamları görüyoruz. Bunlar zaten şehirleri ileriye götüren hususlar.
Öte yandan uluslararası ortamda bu gerçekten de bize puan kaybettiren bir şey. Bizim yaptığımız projelerde ve çalışmalarda ya da toplantılarda hep bununla karşılaşıyoruz. Ben size bir örnek vereyim yani akıllı şehirler ile ilgili İstanbul 40 kişiye de karşılaşılan çok büyük bir araştırma yapmıştık. Çok büyük projeydi, bu 40 şehri inceledik ve verileri ile bir endeks oluşturduk. Orada İstanbul’un içine dahil olduğu 24 tane endeksi inceledik. En azından yarısında hatalı veri olduğunu bulduk. Yani veriler yanlış. Yani İstanbul’un verisi yerine Türkiye’nin verisi koymuş. Örneğin üniversite mezunu oranı gibi çok basit bir veri. Biz kuruma sorduğumuzda yapan bir STK veya yurtdışı kaynaklı bir kuruluş. Neden bu veriyi İstanbul’da almadınız diye. İstanbul’da alacak bir mercii bulamadık. TÜIK’ten alsaydınız TÜİK’ten de almadık. Açık kaynaklardan baktık ve öyle aldık. Belki bir haber linki belki 5 yıl önceki bir veriyi kullanmış durumdalar ve bu bizim aslında özelikle şehirlerimizin ve ülkemizin de bu tür ulusal endeks sıralamalarında geriye düşmesinin sebeplerinden bir tanesi bu. Başka sebepler de vardır o ayrı bir konu. Konu gereği işte demokratikleşmedir odur budur falan filan. O ayrı bir şey. Sadece verinin doğru yerden alınmamasından dolayı bu tür sorunlar yaşanıyor. Biz o zaman 2017’de yapmıştık. O zaman Büyükşehir Belediyesi’ne şunu önermiştik, bakın gidin bu kurumlarla konuşun ve bu kurumlar İstanbul’la ilgili bir veri alacaksa sizden talep etsin. Resmi bir kurum olarak siz paylaşın bu verinizi. Ama bundan önemlisi siz verilerinizi açın, açık veri sistemine geçin ve açık veri de zaten başka bir kaynağı bakmasına gerek kalmayacak, yurtdışındaki kişi de girip oradan o veriyi alacak. Dolayısıyla bu bizi hem uluslararası arenada bir yandan eksik veriden dolayı yanlış hesaplamalar, yanlış değerlendirmeler, bir yandan da şeffaflık açısından da bir perdelemenin olduğu varsayımı, bu algıyı ortaya koyuyor ki bu da yani yine ülkenin demokratikleşme sürecinde ki hani bizim engellerimizden biri olarak karşımıza çıkıyor. Yani bir yandan kent yönetimine vatandaşın ve sivilin katılmasını engellemek, bir yandan da şeffaflık ve hatalı verilerle hem yurtiçi hem yurtdışı o algı piyasasında eksikler hissetmeye neden oluyor.
S. Şıracı: Evet, öyle tabii. Bu devamı da eksiklerle şeyle bağlamak için bir sorumuz daha var. Sadece veri toplamak yani çeşitli teknolojilerle bu verileri topluyor olmak, bir şehrin akıllı olması için yeterli mi? Bu verinin üzerine neyi koymamız gerekiyor?
M. Şeker: Şimdi şöyle dedim ya veri çok var, çok fazla var yani. İBB WiFi verileri devasa bir veri seti, binlerce on binlerce yüz binlerce satırlık, sütunluk veri seti veya işte İETT’nin veri seti, İSKİ’nin, İGDAŞ’ın veri seti. Devletin merkezi hükümetin, bakanlıkların veri setleri çok fazla. Ama akıllı şehir olma noktasında bu verilerin birbiriyle konuşturulması gerekiyor. Bu verilerin akıllı veriye dönüştürülmesi gerekiyor. Sadece verinin olması yeterli olmuyor. Mutlaka bu verileri akıllı ve değerli veriye dönüştürmek gerekiyor. Bu da ancak zaten verileri etkin yöntemlerle entegre etmek, birbiriyle konuşur hale getirmek ve birbiriyle yakınlaştıracak yeni türev veriler üreterek şehrin veriye dayalı yönetim modelinde gerçekten de adım attıracak gerçekten de fark yaratacak noktalara taşımak gerekiyor. O yüzden veri toplamak bu baz bir şey bunsuz zaten olmaz ama toplamakla da yetmiyor. Bu zamana kadar bize toplamış. Hani şu anda son 5 6 yıldır artık bunları biraz harmanlamaya başladık. Ufak ufak da olsa o böyle bir tam karar destek sistemine dönüştüğü zaman o zaman çok daha rahat edecektir.
S. Şıracı: Evet, şimdi bu topladığımız veriyi bir şeye dönüştürme noktasında tabii sizin içinde olduğunuz ve aynı zamanda çeşitli organizasyonlar söz konusu burada. İşte İPA ve bünyesinde İstanbul İstatistik Ofisi’nde çalışmalar söz konusu ve sizlerin aklına gelecek diğer organizasyonlar açısından da ne tür faaliyetler yürütülüyor?
M. Şeker: Şöyle İstanbul Planlama Ajansı’nda İstanbul ile ilgili birincil ve ikincil veriler derleniyor burada ve ikincil veriler zaten özellikle büyükşehir ve bakanlıklardan elde edilen İstanbul ile ilgili mikro datalar birinci veriler ise doğrudan doğruya sahada yapılmış çeşitli araştırmalar, anketler ve bunları içeriyor. Mesela İstanbul Barometresi bunlardan biri, 15 aydır yayınlanıyor. Her ay İstanbul’un gündemini ortaya koyuyor. İstatistik Ofisi bunu yapıyor ve İstatistik Ofisi zaten İstanbul Planlama Ajansı içinde bir birim. Ajans üzerinden de bunlar yayınlanıyor ve yakın bir zamanda bütün bu dataları yani planlama ajansında üretilen tüm dataları Açık Veri Portalı ile vatandaşa tamamen açılması söz konusu. Bunun şu an teknik altyapısı hazırlanıyor.
Aslında İstanbul Planlama Ajansı, İBB’nin Açık Veri Portalı’nı da besliyor. Oraya da zaten veri yönlendiriyoruz. Akıllı Şehir Müdürlüğü’yle birlikte yürüttüğü bir proje var; İstanbul Veriye Dayalı Yönetim Modeli Projesi. Bu proje kapsamında şöyle bir şey söyleyeyim mesela İstanbul’da 50 bin hane ile görüşme yapıldı. Toplamda 200 bin kişi ile görüşüldü ve gerçekten İstanbul bir röntgeni çekildi. En son 2006’larda yapılmış bir çalışmaydı bu. 15 yıl sonra yenilenen bir çalışma ve 50 bin hane çok iyi bir rakam. Bu verilerde şu anda derleniyor, bu verilerde yine teknolojik altyapıyla hem IBB Açık Veri portalı hem de İPA’nın kendi ortaya koyacağı açık veriler de paylaşılacak. Aslında bu veriler paylaşılıyor İPA’da fakat bir açık veri portalı üzerinden değil daha çok işte bültenlerle veya veri setleri ile paylaşılıyor. Bunları tamamen veri odaklı ve veri ile uğraşan herkesin kolaylıkla erişebileceği bir platforma taşınıyor. Zannediyorum birkaç ay sonra bu da açılacak zaten açıldığı zaman herkes duymuş olacak. Oradan da özellikle işte bu birincil verileri yani sahada yürütülmüş çalışmaların dataları ve bütün bu ilçe, mahalle kırılımı düzeyinde olan verilere de çok tüm İstanbulluların ulaşması hedefleniyor. Amaç da bu zaten bu tür çalışmaların amacı da kenti aslında veri ile barıştırmak, veriyle birleştirmek, veriyi kente paylaşmak ve kentten buna ilişkin geri dönüşleri almak. Bu tür çalışmalar yürütülüyor. Tabii ki başka çalışmalarda çeşitli alanlarda yürüten kurumlar var, kurumlarımız var. Üniversitelerde zaten burada destek veriyor.
S. Şıracı: Evet, çok teşekkür hocam vermiş olduğunuz bilgiler için teşekkürler. Buraya kadar var mıdır eklemek istedikleriniz?
M. Şeker: Başka ekleyeceğim bir şey yok, zannediyorum yeterli olmuştur. Çok teşekkür ederim ben de.
S. Şıracı: Biz teşekkür ederiz. Evet değerli izleyenlerimiz Açık Veri ve Teknoloji Derneği’nin Açık Kürsü’sünde bir programımızın daha sonuna geldik. Bugün konumuz Açık Verive Akıllı Şehirler idi ve konuğumuz da Sayın Profesör Doktor Murat Şeker idi. Biz tekrar hocamıza teşekkür ediyoruz ve bir başka programında tekrar bir araya gelmek üzere.